Nasıl bütün teknik başarılar son yıllarda muazzam llerlemelere ulaşmışlarsa, doğuma yardım adı verilen tıb şubesinin tekniği son derecede ilerlemiş bulunmaktadır. O kadar ki bazı sanatlarından emin ve başarılarına mağrur bulunan doktorlar gebe kadınları doğurttuktan sonra lohusalık müddetini de şayanı dikkat derecede kısaltmış bulunmakta ve kadına birkaç gün sonra yataktan kalkarak, gezinmek, günlük işlerine ve aşk hayatına devam etmek imkânını vermektedirler. Bu yanlıştır. İnsan vücudu bir makine değildir, bilâkis yaşayan bir uzviyettir ve doğum hâdisesi yalnız yaşayan uzviyetin teknik bir mucizesi değil, aynı zamanda biyolojik bir hâdisedir. Doğum öyle bir hâdisedir ki, organizma içindeki bütün ifrazatta ve bütün uzviyet kudretlerinde esaslı değişmelere sebep olur ve bunlara sıkıca bağlanır. Kadın rahmi gebelik esnasında bir kabak büyüklüğünde olur, onun tekrar ufalması ve normal armut büyüklüğüne aydet etmesi için üç hafta geçmesi lâzım gelir. Yumurtalıklar gebelik esnasında uzun bir durgunluk devresi geçirmişlerdir, onların aylık normal faaliyetlerine başlamaları icap eder.
Meme guddesi, doğumdan sonra çocuğu besleyecek süt organı şeklinde gelişmek ve o zamana kadar çocuğu beslemiş olan rahim eski halini alması için en az bir hafta ister, genişlemiş ve gevşemiş olan rahim adalelerinin tekrar kısalmaları ve gerginleşmeleri lâzımdır. Son haftalar içinde fazla çalışmış olan kalp ve damarlar dinlenmek ve kendilerini altık yükünü atmış olan vücuda göre az çalışmaya ayar etmek zorundadırlar. Çocuğun kafatasını içine alacak bir derecede genişlemiş olan elâstikî rahim yolu kanalı, yeniden adalelerin gerilmesi ve toplanması ile bir parmak hacmine kadar ufalmalıdır. Rahim ağzındaki ve belki de apış arasındaki yırtıkların iyileşmesi lâzımdır. Bunlardan başka rahim hareketleri dolayısıyla genişlemiş olan makat halkasının da daralması icap eder ve nihayet uzun haftalar esnasında bekleme ve korku ve doğum sırasındaki yorgunluklar ve bunlardan başka çocuğun ilk hayat günlerinin heyecanıyla bin bir çeşit yorucu ve yıpratıcı hâdise yaşamış olan kadın ruhunun da birazcık dinlenmeye ve yeni hayat şekline alışmaya ihtiyacı yok mudur? O kadın ki asla bir hayvan değil, bir insan dişisidir ve anne, yeni bir insanın belki de çok büyük bir insanın annesi olmuştur. Lohusalık; lohusalık olarak kalmalı ve iki haftadan aşağı sürmemelidir.
On bir gün, bu kadar hâdise yaşamış bir kadın vücudunun muhtaç bulunduğu en az dinlenme müddetidir, fakat lohusa yatağından 13. veya 14. günü kalkan kadın daha iyi bir iş işlemiş olur ve dinlenmeyi kendisine lâyık görmelidir.Zavallı kadın, artık onun gördüğü göreceği dinlenme bu on dört günü de aşamayacak, zira lohusa yatağının yanındaki beşikte yatan küçücük dünya hemşerisi, bu dinlenmeden sonra onu gece gündüz meşgul edecek çeşitli yorucu, fakat zevkli rahatsızlıkları göstermekten geri kalmayacaktır.Cinsel ilişkie de erken başlamamalıdır.
Çocuğun bu dünyada babasından istediği fedakârlık ki babanın yapacağı fedakârlıkların ne en büyüğü, ne de sonuncusudur bugünlerde anneyi rahat bırakması olacaktır. Doğumu takip eden zamandan en aşağı dört hafta geçmeden cinsel ilişkie başlamamak icap eder. Demek oluyor ki doğumdan üç hafta evvel ve doğumdan üç hafta sonra olmak üzere altı hafta. İşte insanın dişisinin cinsel ilişkiden kesilmesi lâzım gelen biricik tabii çağ bu kadarcıktır.